dc.description.abstract | İnsanoğlu, doğayı iradesiyle dönüştürerek ondan bir dünya kurar. Bu etkinlik, ontolojik olarak insanın dünyada kendine bir yer edinme ve böylece varlığını kanıtlama dürtüsünden beslenir. Anayurt Oteli'nin başkışisi Zebercet, ana rahminden travmatik bir dışlanma psikozuyla dünyaya gelir. Fakat bu dışlanma sendromu, yakınlarının ölümüyle de gelişerek adeta onun yazgısına dönüşür, ailesi, arkadaşları ve toplum onu dışlar. Bu nedenlerle Zebercet, gerçek dünyada duygusal olarak kendini hiçbir yer'e ve hiçbir kimse'ye bağlayamaz. Bilinçaltı animasını temsil eden Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının varlığı, onu bu karanlık mahzeninden bir an olsun dışarı çıkarmaya yarasa da, bu geliş'in geç kalmışlığı ve süreksizliği, onun yurtsuzluğunu iyice somutlaştırır. Hiçbiryerdeliği'ni içgüdüsel olarak derinden duyumsayan Zebercet, histerik anılar mağması olan bilinçaltındaki kalıt sığınaklara tutunmak ister. Böylece parçalanmışlığı tamamlanacak ve yaşamı bir anlama dönüşecektir. Ne var ki, geçmişin ondaki sürekliliğinin göstergesi olan bu histerik anılar mağması, onu cinayete ve intihara sürükleyecektir.
Human-being, transforming the nature with his desire, constructs a new world. This activity is fed ontologically by humanbeing's need of existence. Zebercet, the protoganist charecter of the Anayurt Oteli (The Motherland Hotel), comes earth by phychosıs of a traumatic refusal from the mather womb. But this syndrome changes into his own fate with his relatives' death. His family, friends and community exclude him. Because of these causes, he cannot be close to anybody and anywhere. The existence of the woman who came by the delayed Ankara train, helps him to come out from his dark cell. However this late coming is not enough for his rescue. He feels more lonely By this way, he has the insist of grabbing his own subconsciousness shelter. But the magma of this hystericus memory, directs him to crime and suicide. | en_US |