Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorSırım, Veli
dc.date.accessioned2018-12-26T14:00:12Z
dc.date.available2018-12-26T14:00:12Z
dc.date.issued2018-12
dc.identifier.citationSIRIM, Veli. "Türkiye’nin Ortadoğu Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerinin Gelişmesinde Kıbrıs Meselesinin Rolü." FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 12 (2018): 75-107.en_US
dc.identifier.urihttp://dergipark.gov.tr/fsmia/issue/41565/502193
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11352/2818
dc.descriptionAraştırma makalesien_US
dc.description.abstractCumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılından sonra takip eden 40 yıl boyunca, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle olan gerek siyasî gerek ekonomik ilişkileri tamamen Batı bloğunda yer alan bir ülke profilinde şekillendi. Zira Türkiye, yükselen Batı eksenine alternatif ya da muhalif değil, bu eksenin bir parçası olma şeklinde özetleyebileceğimiz bir dış politikayı benimsemişti. Bu politika doğrultusunda hareket eden Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler kuvvetlendikçe Ortadoğu ülkeleriyle arasındaki bağlar giderek zayıfladı. Bölge ülkeleriyle yakınlaşma adına atılan olumlu adımların da yine Batılılaşma amacına yönelik olması, bu ülkeler için var olan tabloyu daha da kötüleştirmişti. II. Dünya Savaşından sonra değişen dünya dengeleri Türkiye ile yakın komşuları olan Arap ülkeleri ve diğer Müslüman toplumların yollarını iyiden iyiye ayırdı. Zira Türkiye 1945 yılından itibaren, bu sefer daha kesin bir şekilde Batıya ve öncelikle de ABD’ye yanaşma çabasını göstermişti. Çünkü bu dönemde Türkiye, Sovyet tehdidiyle karşı karşıya kalmış ve güvenlik endişesiyle Batı’nın desteğine ihtiyaç duymuştu. Buna karşılık Ortadoğu ülkelerinde güçlenen milliyetçilik akımlarıyla birlikte yükselen bir Batı karşıtlığı vardı. Üstelik Sovyetlerden gelecek bir tehdit algıları da yoktu. Türkiye ile Ortadoğu ülkeleri arasındaki uçurum 1960’lı yılların ortalarına kadar giderek derinleşti. 1960 yılından itibaren bu uçurumun kapanmasına, bölge ülkeleriyle önce siyasi, sonra ekonomik ilişkilerin gelişmesine sebep olan gelişmeler peşpeşe yaşandı. 1964’te Kıbrıs’a yapılması planlanan askerî bir müdahaleyi önleyen Johnson Mektubu ve BM’de Kıbrıs konusunda yapılan oylamada olumsuz karar çıkmasıyla Türkiye’nin yaşadığı büyük hayal kırıklığı Batı güdümündeki dış politikanın terk edilerek çok yönlü ve alternatifli bir dış politikanın hayata geçirilmesine imkan sağladı. Bu köklü değişikliğin en önemli uygulama alanı ise, kaçınılmaz olarak Ortadoğu ülkeleri olmuştu. Bu makalede, 1964’te başlayan, 1973 Petrol Krizi ve 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile iyiden iyiye belirginleşen Ortadoğu politikamızdaki değişiklik ele alınacak, bu politika değişikliğinin ekonomik ilişkilerimizdeki yansımaları üzerinde durulacaktır.en_US
dc.description.abstractThroughout the following 40 years after the year 1923 when the republic was proclaimed, Turkey’s political and economic relations with Middle Eastern countries were shaped in the profile of a country that was entirely within the Western bloc. That was because Turkey had adopted a foreign policy that we can summarize as being neither an alternative nor a dissident to the emerging Western axis, but becoming a part of it. As the relations between Turkey acting in accordance with this policy and the Western world grew stronger, the ties between Turkey and the Middle Eastern countries gradually weakened. The fact that the positive steps taken in the name of convergence with the countries in the region were again aimed at the purpose of Westernization had made the existing picture for these countries worse. The changing world dynamics after the World War II completely severed the ties between Turkey and the Arab countries, which are its close neighbors, and other Muslim societies as Turkey had made an effort from 1945 onward, this time more firmly, to converge towards the West and primarily the United States. Because during this period, Turkey had faced the Soviet threat and needed the West’s support with security concerns. On the other hand, there was an emerging Anti-Westernism in the Middle East countries with the strengthening nationalist movements. Moreover, they had no perception of a threat from the Soviets. The gap between Turkey and the Middle Eastern countries deepened gradually until the mid-1960s. From 1960 onwards, consecutive developments resulting in the closing of this gap and advancement in political, then economic relations with the countries in the region emerged. Turkey’s big disappointment resulting from the Johnson letter, which prevented a planned military intervention to Cyprus in 1964 and the negative result from the voting on Cyprus at the UN enabled it to abandon the Western guided foreign policy and implement a versatile foreign policy with alternatives. The most important application area of this fundamental change was inevitably the Middle Eastern countries. In this article, the change in our Middle East policy that started in 1964 and became increasingly evident with the 1973 Oil Crisis and the 1974 Cyprus Peace Operation will be discussed and the reflections of this policy change on our economic relations will be emphasized.en_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherFSM Vakıf Üniversitesien_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.subjectTürk dış politikasıen_US
dc.subjectDış ekonomik ilişkileren_US
dc.subjectOrtadoğuen_US
dc.subjectKıbrıs meselesien_US
dc.subjectTurkish foreign policyen_US
dc.subjectForeign economic relationsen_US
dc.subjectMiddle easten_US
dc.subjectCyprus issueen_US
dc.titleTürkiye’nin Ortadoğu Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerinin Gelişmesinde Kıbrıs Meselesinin Rolüen_US
dc.title.alternativeThe Role of the Cyprus Issue in the Development of Economic Relations Between Turkey and Middle Eastern Countriesen_US
dc.typearticleen_US
dc.contributor.departmentFSM Vakıf Üniversitesi, FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisien_US
dc.relation.publicationcategoryMakale - Ulusal Hakemli Dergi - Kurum Öğretim Elemanıen_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster