Sultanahmet arkeolojik parkı kapsamında bulunan 58 ada1-2 parselin mevcut durumu ve koruma mevzuatı açısından değerlendirilmesi
Citation
ÇAKMAK, Ahmet, Sultanahmet arkeolojik parkı kapsamında bulunan 58 ada 1-2 parselin mevcut durumu ve koruma mevzuatı açısından değerlendirilmesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2018Abstract
İstanbul'un, Neolitik Çağ’a (MÖ 6500'ler) kadar uzanan bir yerleşim yeri olduğu,
başta Marmaray Yenikapı Kazıları olmak üzere, Beşiktaş Metro Kazısı gibi yeni
araştırmalarla gün yüzüne çıkmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir şehir bu kadar
sürekli şekilde iskân edilmemiştir. İstanbul; Neolitik ve Erken Demir Çağları ile
birlikle, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Geç Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemleri
ile muhteşem bir arkeolojik kütüphanedir. Ülkemiz genelinde, özellikle İstanbul
tarihi yarımadada imar çalışmaları sırasında arkeolojik veriye rastlanıldığında ortaya
çıkan sorunlar bir taraftan arkeolojik alana zarar verip alanın korunmasını
zorlaştırırken diğer taraftan ülkemiz ekonomisi için önemli bir çalışma alanı olan
inşaat faaliyetinin uzamasına bu da iş gücü, zaman ve maliyet kaybına sebep
olmaktadır.
1930’lu yıllarda arkeoloji parkı olarak planlanan, 1985 yılında Dünya Miras
Listesine giren, Tarihi Yarımada’nın turist ilgisi bakımından en dikkat çekici yeri
olan Sultanahmet’te Bizans Büyük Saray arazisinin önemli bir kısmı olan 58 ada 1-2
parsellerde uzun yıllardır sonuçlanmayan Arkeoloji Parkı’nın düzenlenme sürecinin
sona ermemesi, artık eser kaybına sebep olmaktadır. Yapılan araştırmada, mevzuat
incelenmiş, Darülfünun binası yeri ve Eski Sultanahmet Cezaevi Çevresi olan 58 ada
1-2 parsellerin arkeolojik tabakalanması, buluntular ve kalıntılar ışığında
aktarılmıştır. Anıtlar Kurulu dosyası titizlikle incelenerek sorunların tespiti
yapılmıştır. Bu sorunun mevzuat çerçevesinde nasıl aşılacağına ilişkin öneriler
sunulmuştur. Çalışmanın sonuç kısmında ortaya çıkarılmaya çalışılan şema ile
arkeolojik alanlarda sık rastlanan bu sorunun azaltılmasına bir fayda sağlanacağı
düşünülmektedir. Especially with the Marmaray Yenikapı and Beşiktaş Metro Excavation, proves that
Istanbul is proven to be a continuously inhabited area dating back to the Neolithic
Age (6500 BC). There is no other city in the world like Istanbul that has a settlement
so incessant. Istanbul is a magnificent archaeological library starting from the
Neolithic and the Early Iron Ages, continuing with the Archaic, Classical,
Hellenistic, Roman, Late Roman, Byzantine and Ottoman Periods. Generally in our
country, especially within the City Walls of Istanbul; problems occur when
archaeological remain are discovered during the construction facilities; while on one
hand construction facilities cause damage to the archaeological site and make it
difficult to preserve the area, and on the other hand causing delays for the
construction facilities with the results in a loss of labor, time and cost which is
crucial for the economy.
The Archeological Park which is an important part of the Byzantine Great Palace
Area at Sultanahmet which is in the World Heritage List since 1985 and is the most
popular place of the Historical Peninsula in terms of tourist interest; was planned as
an archeological park in 1930s. As the process of establishing of the Archeological
Park took too long, the losses of the archeological remains began to increase. In the
research conducted, the legislation was examined; in the light of the findings and
remains, archaeological layers of 58 plot 1-2 parcels (Darülfünun building and Old
Sultanahmet Prison surroundings) were quoted. The legal process file in the
Conservation Board has been carefully examined and the problems were identified.
Suggestions on how to overcome this problem within the framework of legislation
are presented. It is thought that, the plan presented in the conclusion chapter of the
study will contribute to the solution of this common problem in the archaeological
areas.