Kur’ân’ın İ‘câzına Dair Lafız-Mana Tartışmaları Çerçevesinde Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî’nin Anlam Hassasiyetine Yönelik Eleştirel Bir Yaklaşım
Künye
ÇELİK, Muhammet. "Kur’ân’ın İ‘câzına Dair Lafız-Mana Tartışmaları Çerçevesinde Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî’nin Anlam Hassasiyetine Yönelik Eleştirel Bir Yaklaşım". Kocatepe İslami İlimler Dergisi, 6.2 (2023): 439-460.Özet
Kur’ân’ın edebi üstünlüğü ve mucizevi varlığı anlamındaki i‘câz onun lafzındaki güzellikte mi, yoksa onun anlamında mı bulunuyor? Tarih boyunca dilciler, tefsirciler ve kelam alimleri buna çeşitli cevaplar vermişlerdir. İ‘câzın lafız ve mananın birlikteliğindeki bir edebi üstünlükten neşet ettiğini söyleyenler olduğu gibi, bu unsurlardan birini öne çıkaranlar da olmuştur. Buradaki asıl problem, bu iki unsurdan birini öne çıkarıp diğerini görmezden gelme veya hafife alma şeklindeki yaklaşımlardır. Çünkü böyle bir durumda, edebi üstünlük için gerekli olan lafız-mana uyumu, bunlardan biri lehine bozulmuş olmaktadır. Bu denge ve uyum, lafız güzelliği lehine bozulduğunda nasıl i‘câz açısından eksik bir açıklamaya dönüşecekse, aynı şekilde mana lehine bozulduğunda da yine i‘câz açısından eksik bir açıklamaya dönüşecektir. Elbette farklı yorumlarda bazen anlamın bazen de ses uyumunun öne çıkarılması doğaldır, ancak bunlardan birinin tek başına gaye olarak gösterilip diğer unsurun göz ardı edilmesi veya yok sayılması, belli saiklerle yapılmış bir tercihten kaynaklanıyor olabilir. Özellikle modern dönemde, Kur’ân’daki bazı lafzî değişmelerin ve cümle içindeki bazı farklı tercihlerin mutlaka anlamsal bir nüanstan dolayı var olduğunu savunan görüşlere rastlanmaktadır. Bu araştırmada bu yaklaşım sorgulanacak ve Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî’nin Me‘âni’n-nahv adlı eseri ve diğer çalışmaları üzerinden eleştirel bir okuma sunulmaya çalışılacaktır. Cümledeki lafzî değişimlerden özellikle takdim-tehir, hazf, isim veya fiil tercihi, sîga tercihi gibi durumların ele alınacağı bu araştırmada Kur’ân’da mesela takdim-tehirin tercih edildiği her seferinde bu tercihin mutlaka bir anlam nüansının tahakkuku için mi tercih edildiği, yoksa söz konusu anlam farklılığının mevcudiyetiyle birlikte mesela fâsıla gibi bir ses uyumu sebebiyle de aynı tercihin yapılıp yapılamayacağı sorgulanmaktadır. İki unsurun birlikteliğinden doğan edebi üstünlükte, bazen anlamın bazen ses uyumunun biraz daha öne çıkması edebi üstünlük tezini zedeler mi? Ya da anlam bu kadar önemliyken, ses uyumu edebi üstünlük açısından daha mı az önemlidir? Edebi üstünlükte manayı esas alıp lafzî güzellikleri ona tabi olan ikincil bir unsur olarak görmek, edebi tenkit ilkeleri açısından bazı sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların başında, lafzî güzelliğe hizmet eden her türlü üslup tercihinin mutlaka anlamsal bir maksatla gerçekleşmiş olması inancı bulunmaktadır. Böyle bir inançtan hareket edildiğinde, bazen ilgili cümlelerdeki görünen anlamın ötesinde bir de görünmeyen anlamın varlığı iddia edilmekte, çoğu kişinin gözünden kaçan bir anlam inceliğinin bir kişi tarafından adeta keşfedildiği öne sürülmektedir. Burada böyle bir iddianın Kur’ân’ın i‘câzına hizmet etmeyeceği, çünkü salt bir kişinin keşiflerine dayanan nüktelerin o metni mucizevi kılamayacağı iddia edilmekte ve bu tür yorumların çoğu kez zorlama olduğu gösterilmektedir. Zira Kur’ân metninin edebi bir mucize olması, onun muhatapları üzerindeki etkisiyle ilgilidir. Muhataplarının anlayamayacağı türden anlam nüanslarını nasıl onları aciz bırakacak bir edebi üstünlük sayabiliriz? Ayrıca edebi metinler söz konusu olduğunda, anlamın öne çıkarılıp lafzî güzelliklerin ikincil sayılması hem lafız-mana dengesini bozacak hem de yine edebi metinlerin bir özelliği olan üslup çeşitliliğini gölgede bırakacaktır. Kur’ân’daki ayet sonlarında yer alan ses uyumu incelendiğinde takdim-tehir, zikir-hazif, sîga tercihi gibi durumların kimi zaman belli bir anlamı vurgulamakla birlikte ses uyumuna da hizmet ettiği, bazı yerlerde ise belli bir anlam vurgusundan ziyade ses güzelliğine hizmet etmek üzere gerçekleştiği görülür. Her iki durumda da anlamın yerli yerinde olması ve üslubun dilsel kullanımlardaki doğallığa uygun olması, ondaki edebi üstünlüğü ortaya koymaktadır. Böylece hem mana ile estetiğin birlikte inşası gerçekleşmiş hem de üslup çeşitliliği sağlanmış olmaktadır. Is the i'jāz of the Qur'ān, in the sense of its literary superiority and miraculous presence, found in the beauty of its wording or in its meaning? Throughout history, linguists, exegetes and theologians have given various answers to this question. There are those who say that i'jāz arises from a literary superiority in the combination of words and meaning, and there are those who emphasize one of these elements. The main problem here is the approach of emphasizing one of these two elements and ignoring or underestimating the other. Because in such a case, the harmony of words and meaning, which is necessary for literary superiority, is disrupted in favor of one of them. Just as this balance and harmony will turn into an incomplete explanation in terms of i'jāz when it is disrupted in favor of the beauty of the wording, it will also turn into an incomplete explanation in terms of i'jāz when it is disrupted in favor of the meaning. Of course, it is natural that sometimes the meaning and sometimes the harmony of sound are emphasized in different interpretations, but the fact that one of them is shown as the goal alone and the other element is ignored may be due to a preference made for certain motives. Especially in the modern period, we see some views that argue that some wording changes in the Qur'an and some different preferences in sentences are necessarily due to a semantic nuance. In this study, this approach will be questioned and a critical reading will be presented through al-Fādīl Sālih al-Sāmerrāʾī's Me‘ān al-nahw and his other works. In this research, we will deal with the situations of permutation (takdim-tekhir), ellipsis (hazf), choice between noun or verb and choose the appropriate format among the preferences regarding the sentence, and it will be questioned whether it is preferred for the realization of a nuance in the meaning every time it is preferred in the Qur'an, that is, whether this is a compulsory situation, or whether the same preference can be made due to the existence of a sound harmony with the existence of the difference in meaning. In literary superiority arising from the combination of two elements, does the fact that sometimes the meaning and sometimes the harmony of sound are more prominent undermine the thesis of literary superiority? Or, while meaning is so important, is phonetic harmony less important in terms of literary superiority? Considering meaning as the basis for literary superiority and assuming lexical eloquence as a secondary component that subordinates to it, causes some problems in terms of the principles of literary criticism. Chief among these problems is the belief that any stylistic choice that serves lexical eloquence must have been occurred for a semantic purpose. Based on such a belief, it is sometimes claimed that there is an invisible meaning beyond the visible meaning in the relevant sentences, and that a subtle of meaning that escapes the notice of most people has been discovered by one person. It is argued here that such a claim will not serve to I'jāz al-Qur'ān (The miraculous nature of the Qur'ān) because it is claimed that the subtles based solely on the discoveries of one person cannot make that text miraculous, hence It is aimed to show that such interpretations are often far-fetched. Because the text of the Qur'an being a literary miracle is related to its effect on its addressees. Thus how can we consider nuances of meaning that the addressees cannot understand as a literary superiority that will make them incapable? Moreover, when it comes to literary texts, highlighting the meaning and considering lexical eloquances as secondary will both disrupt the balance of word and meaning and overshadow the stylistic diversity, which is also a feature of literary texts. When the alliteration at the end of the verses in the Quran is examined, it can be seen that situations such as back and forth transposition, manifesting, concealing and form preference sometimes occur to emphasize a certain meaning but also serve the harmony of sound, and in some places they serve the beauty of sound rather than emphasizing a certain meaning. In both cases, the fact that the meaning is appropriate and the style is in accordance with the naturalness of linguistic usage reveals its literary superiority. Thus, both meaning and aesthetics are constructed together and stylistic diversity is achieved.