Kur’ân-ı Kerîm Tefsirinde Ashabın Hz. Peygamber’e Yönelttiği Soruların Önemi
Citation
ÇETİN, Fatma. "Kur’ân-ı Kerîm Tefsirinde Ashabın Hz. Peygamber’e Yönelttiği Soruların Önemi". Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 9.2 (2023): 163-176.Abstract
Son ilahi vahiy olan Kur’ân-ı Kerîm dili Arapça olan bir topluluğa kendi içlerinden bir insan vasıtasıyla Arapça olarak indirilmiştir. Kur’ân’ın muhatapları tarafından gereği gibi anlaşılmasını murad eden Allah Teâlâ, bunun için Hz. Muhammed’i görevlendirmiş, anlamakta zorluk çekecekleri hususları onun vasıtasıyla izah etmiştir. İslam tarihi incelendiğinde Kur’ân’ın ilk muhatapları olan Mekke halkının, Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği Kur’ân’ın diline karşı bir yabancılık hissetmedikleri söylenebilir. Kur’ân’ın Allah kelamı, Hz. Muhammed’in de Allah’ın peygamberi olduğuna iman etmeyen Mekkeli müşriklerin dahi Kur’ân’ın manasının anlaşılmadığı yollu bir iddia ve itirazlarının olmaması, aksine Kur’ân’ın, kendi konuştuklarının çok üstünde bir hitap şekline ve eşsiz bir üsluba sahip olduğunu itiraf etmeleri, bu durumun en gerçekçi delili olarak gösterilebilir. Allah Rasûlü’ne iman eden sahabe ise Allah’ın emir ve yasaklarını harfiyen uygulamak için Kur’ân’ı tekrar tekrar okuyarak zihinlerine ve kalplerine yerleştirmeye çalışmışlardır. Bununla birlikte bazı ayetlerin anlaşılması noktasında daha fazla bilgiye ihtiyaç bulunduğu ortaya çıkmıştır. Buna binaen Rasûlullah zaman zaman bazı ayetlerin tefsirini yapmış, kimi zaman da ashabın yanlış anlama ve yorumlamalarını tashih etmiş, yer yer doğrudan bir ayeti veya sureyi yorumlamış, kapalı noktalarını açıklamış, bazen de kendisine sorulan soruları cevaplayarak Kur’ân’ı tefsir ettiği görülmüştür. Aşağıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere sahabe, Fâtiha suresinde zikredilen, “Allah’ın gazap ettiği ve sapkın olduklarını ilan ettiği” grupların kimler olduklarını öğrenmek için Hz. Peygamber’e müracaat etmişlerdir. Bir başka zaman “onların kimi şakî, kimi de saîddir.” (Hûd,11/105) ayetinden bütün insanların akıbetinin belli olduğu sonucunu çıkardıkları için kader konusunda akıllarına takılan konuları sormuşlardır. Yine Ramazan’da oruç tutulacak vaktin tayini ile ilgili ayetin manasını Hz. Peygamber’e sorup öğrenmişlerdir. Ya da yüklediği sorumluluk bakımından kendilerine ağır gelen kimi ayetler karşısında yaşadıkları tereddütleri Hz. Peygamber ile paylaşmışlardır. Ashabın akıllarına takılan bu gibi sorular ve konular incelendiğinde, Kur’ân tefsirinde, sadece kelimelerin anlamlarını bilmenin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Sahabenin sorularının, ayetteki kapalılığın giderilmesi veya genel bir mana ifade eden mücmel ayetlerin açıklığa kavuşturulması ihtiyacından kaynaklandığı görülmektedir. Bu tür sorular karşısında Allah Rasûlü’nün ayette anlaşılmayan noktaları açıkladığı, sorulan sorulara cevap verdiği, kapalı kalan ifadeleri açıklığa kavuşturduğu, genel ifadeler içeren ayetlerin sınırlarını belirlediği ve yer yer başka açıklamalar da yaptığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmada biz Kur’ân-ı Kerîm’in tefsirinde sahabenin sorduğu soruların, Kur’ân’ı anlamak ve gereği gibi uygulamak için ne denli önemli olduğuna dikkat çekmek istedik. Bu konu Tefsir Usûlü kaynaklarında “Kur’ân’ın sünnet ile tefsiri” başlığı altında işlenmektedir. Bu vesilesiyle biz, Allah’ın muradını anlamak hususunda ashabın Hz. Peygamber’e sordukları soruların Kur’ân-ı Kerîm’in sünnetle tefsirinde alt bir başlık altında ele alınmasının isabetli olacağına dikkat çekmek istedik. Bu amaç doğrultusunda bu çalışmada, sahabenin anlamakta zorlandığı ve anlamını öğrenmek için Allah Rasûlü’ne sorular yönelttiğine dair bazı ayetlerden örnekler verilmiştir. Bu ayetlerin sıralanmasında Mushaf tertibi esas alınmıştır. Araştırma, rivayetlere dayandığı için kaynak olarak hicri ilk 10 asırda telif edilmiş olan tefsirler esas alınmakla birlikte konuya dikkat çeken günümüz çalışmalarına da müracaat edilmiştir. The Qur'an, the last divine revelation, was revealed to a community whose language is Arabic, to a prophet among themselves and in Arabic. Desiring that the Qur'an be understood properly by its interlocutors, Allah has appointed His Prophet (PBUH) for this purpose. He explained the issues that they would have difficulty in understanding through His Prophet (PBUH). When the history of Islam is examined, it can be said that the people of Mecca, who were the first interlocutors of the Qur'an, did not feel a stranger to the language of the Qur'an recited by His Prophet (PBUH). The fact that even the Qurayshi polytheists, who do not believe that the Qur'an is the word of God and that Prophet Muhammad is His prophet, do not have any claims or objections that the Qur'an contains any talismans in its meaning or that its meaning is not understood, can be shown as the most realistic proof of this situation. Companions who believed in the Messenger of Allah (PBUH), on the other hand, tried to place it in their minds and hearts by reading the Qur'an over and over in order to implement Allah's orders and prohibitions to the letter. However, they realized that more information was needed to understand some verses. Accordingly, the Messenger of Allah (PBUH) from time to time interprets some verses and sometimes corrects the misunderstandings and interpretations of the Companions, sometimes directly interprets a verse or sura or explains a closed point, sometimes it is seen that he interprets the Qur'an by answering the questions asked to him. As can be seen from the examples below, the Companions applied to His Prophet to find out who the groups mentioned in Surah Fatiha were, "with whom Allah was angry and declared that they were in error". Another day, “Some of them are shaki and some are said.” since they deduced from the verse (Hud, 11/105) that the fate of all people is clear, they asked the issues that stuck in their minds about fate. Again, they learned the meaning of the verse about the determination of the time to fast in Ramadan by asking the Prophet (PBUH). Or, they shared their hesitations with the Prophet (PBUH) in the face of some verses that were too heavy for them in terms of the responsibility he entrusted. When such questions and issues that were in the minds of the Companions are examined, it is understood that only knowing the meanings of the words is not sufficient in the interpretation of the Qur'an. It is seen that the questions of the Companions arise due to the need to remove the ambiguity in the verse or to clarify the general meanings of the verses. In the face of these questions, it is understood that the Messenger of Allah (PBUH) explained the points that were not understood by the Companions, answered their questions, clarified the parts that were closed to them, determined the boundaries of the verses containing general expressions, and made other explanations from time to time. In this study, we wanted to draw attention to the importance of the questions asked by the Companions in the interpretation of the Qur'an in order to understand the Qur'an and apply it properly. This subject is covered under the title of "The Qur'an's interpretation with the Sunnah" in the Tafsir Method resources. On this occasion, we wanted to draw attention to the fact that it would be more appropriate to consider the subject of "The questions of the Companions to the Prophet as a method of interpreting the Qur'an" as a stand-alone title. For this purpose, in this study, examples are given from some verses that the Companions had difficulty in understanding and asked questions to the Messenger of Allah (PBUH) in order to learn the meaning. Mushaf is based on the ordering of these verses. Since the research is based on rumors, the tafsirs that were written in the first 10 centuries according to the Hijri calendar were taken as the basis, but today's studies that draw attention to this issue were applied.